İmmun Sistemi Güçlendirmede Ozon Terapi
İlk defa I. Dünya Savaşı sırasında savaş yaralarının iyileştirilmesinde kullanılan Ozon tedavisi, 1935’ten bu yana tıp alanında kullanılmış ve farmakolojisi aydınlatıldıkça da bağışıklık sistemini güçlendirici etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır.
Rejeneratif başka bir deyişle yenileyici tıp yöntemlerinden biri olan Ozon Terapisi’nin temel mantığı hastalıklı dokuların yerine geçecek ve bu dokuları onaracak canlı dokuların geliştirilmesidir.
Ozon Terapisi’nin bu denli önemli olmasındaki en önemli etkenlerden biri ise anti-aging etkisine sahip olmuş olmasıdır. Ozon Terapisi; Ozon gazı kullanılarak yapılan bir tedavi yöntemidir. Vücuttaki oksijen oranını yükselterek, hücrede kronik stres yaratan stokinleri nötralize eder. Bu anlamda Ozon, hem antioksidan kapasiteyi arttıran hem de hücreye oksijen götüren bir mekanizmaya sahip olmasından dolayı oldukça etkilidir.
Ozon’un Etkisi Nasıl Ortaya Çıkar?
Ozon vücuda veya kana verilince hemen vücut sıvılarının içinde oksijenden 10 kat daha fazla çözünerek, güçlü oksidan etkisiyle iyon ve biyomoleküllerle reaksiyona girer. Ozon, bu reaksiyonlar sonucunda oluşan hidrojen peroksit ve lipid oksidasyon ürünü olan lipid peroksitlerle etkisini gösterir. Hidrojen peroksit kan hücrelerinin içine girerek erken biyokimyasal etkileri ortaya çıkarırken, lipid peroksitler ise diğer vücut hücrelerinde etki göstererek uzun süren biyokimyasal etkileri ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenlerden dolayı da Ozon, bilinen en güçlü oksidan moleküllerinden bir tanesidir.
Ozon Terapi Nasıl Yapılır?
Ozon Terapisi, değişik tekniklerle uygulanır. Major Otohemoterapi denilen ve kan yoluyla yapılan uygulamaların yanında, kas içine enjeksiyonlar, eklem içine enjeksiyonlar, açık yaralara direkt ozon uygulamaları ve rektal yolla uygulamalar gibi pek çok ozon uygulama yöntemi bulunmaktadır. Doktorunuz, sizin için uygun olan yöntemi tedavi öncesinde belirleyecektir.
Ozon Terapisi’nin Anti-Aging Etkisi Nedir?
Ozon Terapi, bilinen en kuvvetli anti-aging tedavilerden biridir. Hücre bazında serbest oksijen radikallerinin yarattığı hasarı engelleyerek tamir eder ve antioksidanların etkinliğini arttırır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini de artırması cilt de dahil olmak üzere tüm organların ihtiyacı olan besinlerden daha etkin bir şekilde faydalanabilmesi anlamına gelir. Ayrıca vücutta biriken toksinlerin atılmasını da sağlayarak vücutta detoks etkisi yaratır. Bu anlamda da yaşlanma belirtileriyle savaşır. Unutmayın ki sistemde ne kadar az toksik madde varsa o kadar az serbest radikal oluşmaktadır. Bu da yaşlanmayı hücresel anlamda durdurmanın en etkin yoludur.